“ANKARA LİFE” DERGİSİNİN AYDA ZORLU İLE OCAK 2012 TARİHİNDE GERÇEKLEŞTİRDİĞİ RÖPORTAJ!
KADIN BEDENİNİN DANS YOLU İLE SAYGINLIĞA KAVUŞMASI: MODERN DANS
Modern dans nasıl bir dans türüdür?
Ayda Zorlu: Modern dans, 20. yüzyılda doğmuş en önemli sahne formlarından birisidir. 20. yüzyılın başında Batı’da toplumsal hayatta meydana gelen gelişmeler derin krize sebep olmuş ve kültürde, yaşayış ve inançlarda köklü değişiklikler yaşanmıştır. Yine bu dönemde Batı’da Rönesansla birlikte sahne sanatlarına hakim olan gerçekçilik, 20. yüzyılda sorgulanmaya başlamıştır. Bütün bunlar Modernite projesinin oluşmasıyla sonuçlanmıştır. Modern Dans da işte bu dönemde klasik akademik biçimciliğin reddi olarak doğmuş ve sahne sosyolojisine yeni kavramlar getirmiştir. Modern dans klasik balenin hareket değerleri ve yapısına karşı çıkarken, kendi bedensel hareket ve anlatımını oluşturmada tamamen yeni bir dile ihtiyaç duymuştur. Bu anlamda Modern dans, biçimsel dilini oluşturan kaynaklarının bir kısmını Antik Yunan’dan esinle yeniden yapılandırılan hareket formlarından alırken, diğer taraftan Doğu ve Uzak Doğu kültürü ve gösteri sanatlarından geniş bir şekilde yararlanmıştır.
Sizce Türkiye’de hak ettiği yerde mi?
Ayda Zorlu: Modern Dans ülkemizde belirli bir gelişim kaydetmiş durumda. Bizler öğrenci bulmakta zorlanmıyoruz. Bedenini eğitmek isteyen kişiler her şekilde bizi buluyor. Bunların birçoğu da sonrasında konservatuarı kazanıyor veya yurtdışında çok iyi dans okullarını kazanıyor. Bu dansla ilgili ülkemizde biraz kavram kargaşası yaşıyoruz. Modern Dans biçimi, bütün danslarla karıştırıldığı gündelik anlamdaki “modern” ile karıştırılıyor. Hele Modern Dans kavramının artık günümüzde “Çağdaş Dans” olarak kullanıldığına girmek dahi ise ayrı bir yazı konusu.
Modern dansın tarihçesini bize anlatır mısınız, ülkemize nasıl ve ne zaman gelmiş?
Ayda Zorlu: Yeni bir sahne formu olarak modern dans büyük oranda Batı kaynaklı Modernizm ile ilintilidir. Modernizmin temeli ise Aydınlanma hareketi ile ilişkilendirilmektedir. Modernizmin sanattaki yansımasını ise 20. yüzyıl başlarında Avrupa’da ardı ardına ortaya çıkan sanat akımları olmuştur. Tarihsel avantgarde olarak nitelenen Dışavurumculuk, Dada, Gerçeküstücülük ve Bauhaus gibi akımlar Modernizmin doruk aşamasını teşkil etmiştir. Dansta Modernizm ise Isadora Duncan, Loie Fuller ve Ruth St. Denis gibi öncü koreograf ve dansçının kendi bireysel düşünce ve ifadelerini akademik biçimin reddi üzerine kurmasıyla ilişkilendirilmektedir. 20. yüzyılın başında Alman ve Amerikalı dans öncüleri birbirinden bağımsız olarak yeni dans formu arayışlarına girmişlerdir. Bu iki gelenek aynı zamanda karşılıklı ilişkiye de geçmiştir. 1900’lerin başında Isadora Duncan ve Ruth St. Denis’in Almanya’da sahneye çıkmaları, bu ülkede büyük etki yaratmıştır. Bu sanatçılar iki kıta arasında köprü görevi görmüşlerdir.
Martha Graham, Rudolf Laban, Merce Cunningham, Lester Horton, Alvin Ailey, gibi sanatçılar Modern dansı bir sahne formu olarak oluşumunda ve belirli teknik çerçeveye oturtulmasında büyük katkılar sağlamışlardır. 60-70’li yıllar ise yeni ve deneysel sahneleme biçimlerinin ve anlayışların hakim olduğu bir dönem olmuştur. Dans Tiyatrosu ve Kontak Doğaçlamanın gibi biçimler Modern dans gösterimine dahil olmuştur. Günümüzde ise Modern dansını Modernizm ile bağlantılı olmasından dolayı ve yeni bir sahne biçimine ihtiyaç duyulduğundan artık “Çağdaş Dans”tan(Contemporary Dance) bahsediyoruz.
KADINLARIN ÖNCÜLÜK ETMESİYLE ORTAYA ÇIKAN BİR HAREKET…
Modern dans ortaya çıkışı itibariyle esas olarak kadın sanatçıların öncülük ettiği bir harekettir. Modern dansın Amerika’daki tarihi aynı zamanda kadının toplumsal düzlemde kendini var etme tarihiyle de bu anlamda örtüşmektedir. Modern dans aynı zamanda erkeğin dans koreografisini gerçekleştirdiği, kadının ise verili adımları uygulayan kişi ötesine gidemediği yapıyı da kırmıştır. Yeni dans biçimi hem erkeğe, hem de kadına geniş hareket alanı ve özgürlük sağlamıştır. Modern dans öncüleri Doğu’nun tinselliğini dansa sokarak kadın bedeninin sahnede dans yolu ile betimlenmesini saygın bir yere oturtmuştur. Ülkemizde ise akademik dans formu olarak 60 yıl kadar bir Klasik Bale geçmişimiz var. Modern dans ise çok daha sonraları gelmiştir. 70’li yıllardan itibaren ise Devlet Opera ve Balesi içerisinde birkaç deneysel çalışma yapılmıştır. Yine 80’lerde “Yeşil Üzümler” ve TAL gibi topluluk ve oluşumlar Modern dans üzerine yoğunlaşmışlardır. Esas olarak ise bu dans biçimi 90’lı yıllarda üniversitelerde lisans düzeyinde Modern Dans Bölümlerinin açılmasıyla belirli bir düzeye gelmiştir. Yine Devlet Opera ve Balesi bünyesinde 90’larda Modern Dans Topluluğu kurulmuştur. 2000’lerde ise Cemal Reşit Rey Dans Tiyatrosu, Zeynep Tanbay Dans Projesi, Çıplak Ayaklar Dans Kumpanyası gibi topluluklar kuruldu ve sahne aldılar.
İLKÖĞRETİM VE LİSE MÜFREDATINDA SECMELİ DERS OLARAK KONULMALI
Modern dans adına ülkemizde nelerin yapılması sizi mutlu eder?
Ayda Zorlu: Modern Dans şu anda belirli bir tanınırlığa ulaşmış durumdadır. Ancak daha da görünür kılınması ve etkin olunması anlamında özel kurum ve devletin ilgili kurumlarına sürekli bu dansı tanıtan ve öne çıkaran çalışmaların yapılması gerekmektedir. Modern Dans ve Çağdaş Dans kavramlarının görünürlüğü günümüz genç dansçı ve koreografların omuzlarına büyük sorumluluk yüklemektedir. Bunun dışında, Modern ve Çağdaş dans eğitimi İlköğretim ve Lise müfredatında seçmeli ders olarak konulmalı ve mezunlara bu alanlarda istihdam sağlanmalıdır. Her şeyden önce ise sürekli sahne almalı ve dans üretimlerinin seyirciyle buluşması sağlanmalıdır.
Salsa için eğlencenin Tango için aşkın, Flamenko için isyanın dansı dedik… Modern dansı nasıl tanımlayalım?
Bu dansı tanımlayan belki de en önemli şey kişiselliktir. Günümüz eğitmen, dansçı ve koreografları üretimlerinde kendi kişisel deneyim, dans eğitimi ve birikimlerini sahne üretimlerine ve dans ediş ve ders veriş biçimlerine uygulamaktadır. Dolayısıyla, izleyici ve dans öğrencisi bu ortamda bir seçim yapmaya zorlanmaktadır.
MODERN DANS BENİM İÇİN DÜNYAYI ANLAMAK…
Modern dans sizin için neler ifade ediyor?
Ayda Zorlu: Modern Dans benim için bir hayat biçimi olmasının ötesinde, dünyayı anlamak, dönüştürmek adına da birçok veri sunmaktadır. Modern ve Çağdaş dans biçimleri geri dönülmez bir biçimde bu işin içinde olan kişilerin yaşamını dönüştürdü ve dönüştürmeye ve değiştirmeye devam ediyor. Asıl olan bu dünyada hiçbir şey bilmediğimizdir; bizler hep öğrenciyiz, her an her şekilde dans ile etkileşime giriyoruz.
Ankara’da programlarınız oluyor mu? Sizce dansla Ankara mı İstanbul mu daha ilgili?
Ayda Zorlu: Ankara’ya belirli dönemlerde sahne almaya geliyoruz. İstanbul’da bazı şeyler çok karmaşık. Çok büyük bir şehir ve gerçek anlamdaki iletişim ve üretim her zaman çok zor olmuştur. Ankara ise çalışması ve üretmesi genel olarak daha rahat olarak görünmekte. Belki ulaşım ve şehir içi mesafelerle de ilgilidir bu durum. Ancak yine de birçok şeyin merkezi İstanbul. Dansa ilgi konusunda ise her iki şehirde de gidilecek çok yol var. Özellikle öğrenciye ulaşma konusunda, eğitmenlerin niteliği ve dans eğitiminin geliştirilmesi ve iyileştirilmesi için yapılacak çok iş var. Eğitim almak isteyen kişi ise, seveceği ve mutlu olacağı bir dans biçimini iyi bir araştırmayla muhakkak bulacaktır.
ŞİMDİ HAREKETE, EYLEME GEÇME ZAMANI!
Son olarak dergimiz aracılığıyla dans severlere neler söylemek istersiniz?
Ayda Zorlu: Dans eğitimi dünyanın neresine giderseniz gidin her zaman büyük bir emek, özveri, sabır ve çalışma gerektirmektedir. Dans herkese açıktır. Yeter ki siz isteyin, ama gerçekten isteyin! O zaman dans sizi içinize alır. Dansı sadece izleme ve “sevmenin” ötesine geçmemiz gerekiyor artık. Şimdi harekete, eyleme geçme zamanı!
Ayda Zorlu Kimdir?
Klasik Bale eğitimini İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Klasik Bale Bölümü’nde tamamlayan Ayda Zorlu, daha sonra Yıldız Teknik Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Müzik ve Sahne Sanatları Bölümü Modern Dans Anasanat Dalından mezun olmuş. Sanatçı bir aileden geliyor. Bütün hayatının sahnede, film setlerinde ve eğitim ile geçmesine şaşırmamak lazım; çünkü babası, Yönetmen Eser Zorlu ve annesi senarist Yasemen Zorlu… Küçük yaşlarda vücudunun esnek olduğunun farkına vararak gece gündüz televizyon karşısında ya da ders çalışırken esnekliğini arttırmak için çalışmış… Bugün kendi alanında isim yapmış ve İstanbul-Nişantaşı’nda kendi açtığı eğitim merkezinde dans dersleri veriyor. “Dersler benim için sonsuz bir mutluluk kaynağı. Öğrencilerimle sohbet etmek, onların dersteki gelişimini gözlemlemek ve yeni şeyler öğretmek harika bir duygu. Bunun için ise öncelikli olarak eğitmenliği sevmek gerekmektedir.” diyor.